Kendimizi keşfetmeye başlar başlamaz hayat bize sorular
sormaya başlar. İnsanların asla bilemeyecekleri ve asla cevaplayamayacakları bu
sorular, biz onları kendi dünya görüşümüze göre cevaplayamazsak sürekli hortlar
ve bize yaşamı zehir ederler. Zaman içinde ya gerçekten çok merak edip
merakımızı gidermek için ya da artık başımızı fazla ağrıtmasın diye bu sorulara
geçici veya daimi cevaplar bulup rahatlarız. Ordu’nun köyündeki fındık toplayan
teyze niye bu hayatta olduğunun cevabını Allah’ın kendisinin sadık kulu olup
olmadığını öğrenmek istemesine bağlayabilir. İzmir’deki bir doktorsa var
olmanın sadece bir tesadüf olduğunu, insanın kendinden başka referans
alabileceği kimsenin ve hiçbir şeyin olmadığını düşünebilir. İnsanların asla
öğrenemeyecek olmasına rağmen cevapladığı bu sorular onların yaşam biçimlerini,
hayat görüşlerini, düşünce yapısını belirlerler. Bu süreç iki şekilde
gerçekleşir: ya tek başımıza karar verip bir sonuca ulaşır ve ulaştığımız
sonucun bizden önce var olan cemaatine üye oluruz ya da bizden önce var olan
cemaat, biz tek başımıza düşün(e)meden kendi fikirlerini bize empoze ederek
bizi kendi cemaatine üye yapar. Bu cemaate üye olma hallerine baktığımızda net
bir ayrımın ortaya çıktığını görürüz. İlk özne kendi düşünüp kendi iradesinin
kullanmıştır, dolayısıyla aktiftir; diğeri kendi iradesini kullanamamış, ona
dayatılan görüşü benimsemiştir, dolayısıyla da pasiftir. Bu iki durumun
hangisinin daha olumlu (veya kelime dağarcığınıza göre erdemli) olduğunu
sorduğumuzda, rasyonalizme ağırlık veren zihniyetimiz (öyle bir zihniyete
sahipsek) bize ilkinin yaptığının daha olumlu olduğunu söyleyecektir. Oysa bu
kadar erken karar verilebilecek bir durum değildir bu. Kişinin kendi fikrini
kendi iradesiyle yaratmış olması, başkalarının dayatmalarının etkisinde
kalmaması bir erdemken; benimsediği görüşün ne olduğunu da işin içine katmamız
gerekir. Sormamız gereken soru şudur? Aktif ve cemaate kendi iradesiyle üye
olan yukarıdaki örnekteki kişinin, kimseden etkilenmeden, özgürce kendine mal
ettiği görüş faşizmse ne olur? Tam tersine, kendi özgün fikrini oluşturamayan
ve endoktrinasyona uğrayan diğer kişinin ona mal edilen görüşü demokratlıksa ne
olur? Bu iki kişiden hangisini tercih edersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder