Bu Blogda Ara

2 Eylül 2011 Cuma

alien serisi üzerine...


alien'ların hepsini izledim. hem de en baştan ve sırayla. güzel oldu. malum, en beğendiğim alien, kesinlikle ridley scott'ınki. inanılmaz bir şey. şimdiki kuşak, eski filmlerini değil de, gladyator'den bu yanaki filmlerini izleye izleye körelmiştir herhalde. bu kuşağa, blade runner, alien veya thelma & luise'i izletsek neye uğradıklarını şaşırırlar büyük ihtimal.


alien'ların en iyi serilerden olduğu söylenir. dört büyük yönetmenin hakikaten dört filme talip olması büyük bir şans. ridley scott inanılmaz bir iş çıkarıyor. nokta. cameron yine üs'le, teknolojiyle, alet edavatla, ıvır zıvırla uğraşmanın şehvetiyle orgazm oluyor. yine klasik kurgu. yine büyük bir prodüksiyon ve yine hollywood klişelerini kullanmaktan kaçınmıyor hatta bundan zevk bile alıyor (adım adım, usul usul finale doğru gitmek ve bir türlü yaratığı öldürmemek; son anda kızı geri almaya gitmek vb). kadın karakterlere ilgisi olduğu malum, ama nihayetinde erkekler arasında kalmış zavallı kadın'ı, erkeklerle yarışacak hayli "tough" bir konuma getirmektense (bakınız yıllar sonranın scott'ın elinden çıkmış 'erkek jane'i) onu daha kadınsılaştırarak ve ona kadınlığını geri vererek (anne yaparak) yapmayı deniyor: nasıl mı? gidiyor o kadar curcunanın içine ufak bir kız yerleştiriyor. cameron, seride, kadınlık-annelik meselesine dokunması gerektiğini hissediyor, çünkü biliyor ki bu kadının bir kadın olarak hikayesi ve baş rolde bir kadın varsa bu kadın her filmde canlı kalacaksa ve diğer tüm erkekler ölecekse "only the strongs -women- survive" ise, o zaman bunun altını doldurmak zorunda. jean pierre jeunet bu anlamda örneğin annelik meselesini bambaşka bir yöne çeviriyor ve filmi o taraftan kurmayı dahi göze alıyor. bu açıdan en kıro duran elbette fincher. fincher'ın kadın karakteri bir hapishaneye koyması ve o kadar erkeğin başına lider yapması elbette hayli "feminist" bir yaklaşım (bu arada, bu dört filmi bir kadına izletip hangisi daha feminist, diye sorulsa, verilen cevaba göre kadının kişiliğini çözümleyebiliriz). burada yine "survive" edenin, erkeklere nazaran -hatta "hayli erkekler"e nazaran- yine ripley olduğunu görüyoruz. fakat fincher'ın sorunu zaten klişeyi devam ettirmek. serinin en zayıf filminin alien 3 olduğunun söylenmesinin mantıklı olduğunu düşünüyorum, çünkü fincher filme hiçbir katkıda bulunmuyor. seriye sadece ara parantez açıyor o kadar. üstelik filminde de bir bok olduğu yok. ripley gezegene düşüyor. alien ürüyor ve herkesi öldürüyor. sonunda alien da ölüyor.

en garip olan jeunet'nin yönetmenliği elbette. serinin fanatik hayranları varsa tahmin ediyorum bu filmi serinin en kötüsü seçmişlerdir. çünkü jeunet bir taraftan alien'ın neslini tükettiğinin farkında (seri olarak yani), bir taraftan da yeterince eğlenceli olmadığını düşünüyor ("nedir bu çaba arkadaşlar, altı üstü bir yaratık bu" der gibi). serinin ortodoks fanatikleri bu sahnelerde çıldırabilir. elbette jeunet ipin ucunu kaçırmıyor, çünkü çarmıha gerilmesi an meselesi olurdu, ama zaman zaman kıkırdak bir afacan gibi aralara alien'la hiç ilgisi olmayan feci absürd sahneler yerleştirmeden duramıyor.

şöyle bir karşılaştırma yapalım: cameron'la jeunet anti-militarist kişiler (filmlerinde de belli). cameron militarizmin ne kadar aptalca olduğunu ve kınanması gerektiğini anlatırken avatar'da nasıl bir teknik kullanıyordu? pandora'ya girilmesi gerektiğini ve orayı bombardımana tutulması gerektiğini söyleyen general'i anımsayalım. dövmeli, iri yarı, façalı, "tough", kıro biri... cameron askerliğin özünü böyle veriyor ve bu adamın ne kadar gaddar olduğunu gösterip militarizmi o kadar aptal hale getiriyor. peki jeunet ne yapıyor? onun generali nasıl? bir karikatür gibi. son derece kıllı. jest mimikleri jim carrey'i andıran, aptal olduğu belli olan biri. işte iki farklı bakış açısı. birisi son derece "klasik", birisi son derece "yenilikçi" biri... böyle bir askeri cameron'ın filmine koymaya çalışsak cameron komaya girer, ölür gider zavallı adam.

bir de, seriyi izlerken, ister istemez insan tüm bu filmlerin özünde saçmalık olduğunu düşünüyor açıkçası. yani, scott'ın alien'ından sonra hep bir yaratık sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu, bu yaratıkların film boyunca bize musallat olacağını, birçok adamın öleceğini ve sonunda kazananın "biz" olacağını biliyoruz. örneğin alien 3'ü izlerken sıkıntıdan patlamamak mümkün değil. bu da garip bir mesele.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder