Bu Blogda Ara

2 Eylül 2011 Cuma

filmlerde ayrımcılık üzerine (2)


usanmadan anlatmaya devam edelim, tekrar tekrar:
 
bir korku filminin ilk amacı korkutmak olmamalıdır. bir komedi filminin ilk amacı da güldürmek olmamalıdır. bu, bilinçaltımızda bize empoze edilmiş bir çeşit ayrımcılık aşısı olabilir mi? biz neden bir espriyi sadece espri olarak göremeyip "ama tüm espriler küfürlü, ondan gülüyorlar," diyoruz? cem yılmaz'ın verdiği cevap en demokratik cevaplardan değil mi? "küfürlü küfürsüz espri yoktur, iyi ve kötü espri vardır." yani, espriyi dallandırıp budaklandırmaya gerek yok; hatta işi iyice çığırından çıkarıp şöyle de diyebiliriz: bir esprinin sadece komik olup olmadığına bakılmamalıdır. çünkü o espri komiktir, güldürebilir; fakat asla ve asla iyi-kaliteli değildir. ölçüt espride bile "komiklik" değildir. sadece bütün olarak iyi olup olmadığıdır. zaman içerisinde "humour" duygusu/kavramı da kültürel değişimden nasibini alır, transformasyona uğrar, gelişir... 30 yıl önce güldüğümüz şeylere gülmeyebiliriz, çünkü artık eskimiştir o espriler, modern espriler onların yerini almıştır (bazıları da eskimez, bin yıl geçse de gülünür). örneğin osuruğa gülmek komiktir çünkü evrenseldir osuruk. oysa osuruğun bile "update" edilmesi ve belli kontekstler içerisine taşınması gerekir. kaliteli dizilerde, osuruğun günümüz kullanımını ve bunun nasıl iyi şekilde başarıldığını görürsünüz.


 
bu şiarla yola çıktığımızda, tamam, korku filminden çıkan birinin "off ya hiç korkmadım" demesi o kadar mantıksız değildir. neticede korkmaya gitmiştir o kişi, istediğini alamayınca da filmi mahkum etmektedir. ama ben amacın korkutmak olmasına karşıyım. çünkü bir korku filminin amacı korkutmak bile olsa ve çılgınlar gibi korkutsa da iyi film olmayabilir. filmin amacı nedir? "korku filmi" dediğimizde amaç korkutmak gibi geliyor, oysa nihayetinde korku filmi de bir filmdir. öylseyse kapsamı daraltmak bize zarar veriyor. daha panaromik bakabildiğimizde "bir filmin amacı nedir?" diye soruyoruz. buna belli başlı cevaplar verilebilir, biz platonik açıdan yaklaşıp, bir filmin amacı "iyi" olmaktır diyebiliriz. işte, çok izlensin, çok para getirsin vb. demek de filmin o açıdan iyi olmasını istemek zaten...
 
o zaman, bir korku filminin amacı korkutmaktan önce film olabilmek, iyi film olabilmek... korkutmak nihai hedefinizse o zaman film çekmeyeceksiniz. filmin ortasına bir cüzzamlı resmi koyacak, o resmi aniden seyircilere gösterecek ve milletin hoplamasını sağlayacaksınız. ya da ne bileyim salona yarasa salacaksınız. filme gelenlere cin çağırma sekansı düzenleyeceksiniz vb. ama film çekiyorsanız, film çekeceksiniz. amacınız film olacak. çok korkutup bir boka yaramayan filmlere en iyi örnek daha yeni fenomen haline gelmiş paranormal activity verilebilir. hemen hemen hiç korkutmayıp en iyi korku filmlerinden sayılan filmler de vardır: rosemary's baby... hangisi daha akılda kalıcı acaba? 
 
işte ben bu "korku filmi korkutur kardeşim" fikrini benimseyenlerde toplumsal bilinçaltımızın bir işlevini görüyorum. bazı şeylere o kadar alıştırıldık ki, örneğin fransız filmi "high tension"ı izlerken bir arkadaşım "olum bu kız ne kadar çirkin" demişti. hollywood'un teen-slasher filmlerindeki 90 santimli bacaklarıyla endam eden sarışın kızları izleye izleye kafasında bir "korku filmlerinde güzel kadın olur" şeması oluşmuştu çünkü. bu şema biz farkından olmadan hep kuşattı bizi ve damardan şırıngayla verilmeye devam edildi. bütün kapıcılar şiveli oldu, ama hiç başroldekiler olmadı. bir trabzonlu hep horon tepti, hamsi yedi. köy filmlerinde köyü olduğu gibi gösteren nerdeyse hiçbir filmimiz olmadı. köye bile "lays" götürmeyi başardık. korkunç bir ayrımcılık böylece alıp başını gitti. sanki bir çingene hep pis ve dans eden biriymiş, ilk işi buymuş gibi; bir korku filminin ilk amacı da korkutmak oldu. 
 
biz bir filme film olarak değil korku filmi olarak baktığımızdan onu ayrımcılığa tabi kıldık. ondan film olmak yerine, filmsel değerlerini yerine getirmektense korkutmasını bekledik.
 
biz bir insana insan olarak değil kürt olarak baktığımızda onu ayrımcılığa tabi kıldık. ondan insan olmak yerine, insani değerlerini yerine getirmektense bizzat etnisitesini belli etmesini bekledik.
 
ısrarla savunmaya devam ediyorum. bir komedi filminin ilk amacı güldürmek değildir. bir belgeselin amacı "ne kadar çok şey öğretmek" midir yani? bir tarkovski filminin amacı nedir? izleyiciyi sıkıntıdan öldürmek mi? herhangi bir film ilk önce "iyi film" olmak için çaba vermeli (eğer isteği buysa). gerisi, bu eğer başarılırsa, zaten gelir: güldürür, korkutur, eğlendirir, aydınlatır...  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder