haneke'nin funny games'ini izledim. ilk filmi izlemediğim için karşılaştırmasını yapamayacağım ama bu filmden sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim: coenler, lynch ve haneke (aklıma bu üçü geliyor hemen ama tabii daha onlarca adam var) sinemayı en çok şekillendiren, onu en çok yapıbozumuna uğratan adamlardan birkaçı. coenler daha çok türlerle oynuyorlar, intertextuality yapıyorlar, janrları tersyüz ediyorlar. david lynch enfes sinema duygusundan hiç prim vermeden algı mekanizmasını bozuyor ve sinemada bilinçakışını kullanıyor, bilinçaltlarında dolaşıyor, lineer zamanı umursamıyor. haneke ise, bambaşka bir şey deniyor, sinemayı sinemayla öldürüyor. günümüz drama filozofları ve düşünürleri, dramanın kendi içinde onu zaten non-dramatik yaptığını keşfetmişlerdi, yani, drama -her şeyde olduğu gibi- kendi içinde zıttını taşıyordu. aynı şey sinema için de geçerli. haneke, tüm bir sinema algısını baştan kuruyor. filmi izlerken, bundan önce izlediklerimizin bizim istediğimiz gibi biten klasik, mimetik ve katarsise uygun, "film" olduklarını anlıyoruz. bu filmi izlerken, tam tersi, bunun da film olduğunu anlıyoruz, haliyle felsefe yapmak kaçınılmaz hale geliyor. mimetik olan filmse, funny games de filmse, gerçek olan ne o zaman? işin ilginci, diyelim "fargo" o kadar gerçek olup, o kadar mimesis olup o kadar hayat-dışı duruyordu ki, bu fargo'yu ister istemez haneke'nin yaptığı şeye koyuyordu. fargo ile funny games arasında çok az kişinin görebileceği bir bağ var bence. bana kalırsa ikisinin de vardığı sonuç aynı, şimdiye kadar izlediğmiz mimetik filmler aslında birer kurgudan ibaretti ve biz izlediğimiz için varoluyorlardı. o filmler biz izlediğimiz için varoluyorlardı. coenlerin bu konudaki mükemmel çalışması "the man who wasn't there" de tam bunu söylemiyor muydu? coenlerin sinema felsefesi (allah aşkına şuna bak: nerdesin birader?, barton fink, fargo, big lebowski) o sinemayı izleyicinin düşündüğü sinemadan uzaklaştımak. (fargo'da hamile kadın doğum yapmıyor, barton fink o kutuyu açmıyor, big lebowski'de danny ölüyor vb) haneke'nin acımasız yapıbozumu ile -ki görüp görülebilecek en sistem karşıtı adamdır bu- coenlerinki sinemayı alıp tavanlara koymuştur bence. funny games ise, net bir post-modern sinema başyapıtıdır. PM kelimesinin ileri geri konuşulduğu bu çağda, gerçek bir PM sinema başyapıtıdır.
sinemada, watts şişko'yu tüfeğiyle vurduğunda salondaki hemen herkes "ohhh canıma değsin" deyip sevinç çığlıkları attı. sonra haneke'nin ne yaptığını anladılar mı bilmiyorum ama, son derece sinirlendiklerine ve kalelerine doksandan gol yediklerine emindim, haneke olsa zevkten uçardı ama ben en az onun kadar zevkten uçtum.
sinemada, watts şişko'yu tüfeğiyle vurduğunda salondaki hemen herkes "ohhh canıma değsin" deyip sevinç çığlıkları attı. sonra haneke'nin ne yaptığını anladılar mı bilmiyorum ama, son derece sinirlendiklerine ve kalelerine doksandan gol yediklerine emindim, haneke olsa zevkten uçardı ama ben en az onun kadar zevkten uçtum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder