Politika, sinema, popüler kültür vb. konular hakkındaki fikirlerimin bulunduğu bir blog sitesidir.
Bu Blogda Ara
2 Eylül 2011 Cuma
Eğitim-sizlik şart!
Türkiye halkının, gerekli gereksiz en çok kullandığı “slogan”lardan biri, malumunuz, “eğitim şart”tır. Akademisyeninden futbolcusuna, mimarından çiftçisine hemen herkes bu ülkede en az bir kez de olsa bu cümleyi söylemiştir. Bir ülke insanının diline bu kadar yerleşmiş ve bu kadar klişeleşmiş bir cümlenin, art arda söylenen sözcüklerin bir müddet sonra asıl anlamlarını yitirmeye başlaması gibi, gittikçe asıl anlamından uzaklaştığına ve deformeye uğradığına tanık oluyoruz. Nasıl bir cümle daha bitmeden o cümle hakkında yorumda bulunamıyorsak; cümle, harfi harfine aynı da olsa, yıllar sonra yapısal olarak hiçbir değişikliğe uğramasa da, içinde bulunduğu “kontekst” hiçbir zaman var olmamayı sonlandıramayacağı için, aynı kalmamaya da mahkûm olur aslında. “Eğitim şart” şiarının başına gelen de bu.
Genel olarak bu cümlenin kötü bir anlam taşıdığını iddia etmek hayli anlamsız olur. Neticede hepimizin kafasında tartışmasız bir hiyerarşi listesi yer aldığından ve o listede eğitimli olan, eğitimsizin üzerinde olmayı hak ettiğinden, “eğitim şart”tan alacağımız ilk ders; bu ülkede eğitimsiz insanların var olduğu ve bu insanlar sayesinde bu ülkenin yıllarca ilerleyemediğidir. Haliyle ‘eğitim’ tartışmasız iyi, eğitimsizlik tartışmasız kötüdür. Böylece, kötü olduğunu düşündüğümüz bir şey, zihnimizde hep kötü bir çağrışım yapar. Tamamen birbirinden bağımsız çeşitli zihinsel bağlantılarımız sayesinde, kalıp olarak yaratılan tüm o şemalar herhangi bir göstergeyle karşılaşıldığında kavramın içi dolmaya başlar. Beğenmediğimiz, “bizden” olmayan, bizim alanımıza girmeyen, bize benzemeyen herkes bir çırpıda “eğitimsiz” oluverir (köylüler, türbanlılar, kara derililer, şiveli konuşanlar, Recep İvedik vb.).
Eğitimli-eğitimsiz ayrımı, birden, “doğru-yanlış” ayrımına dönüşür. Asıl sözcüğün anlamı yüzeysellik içerisinde boğulur. Görünen, görünmeyen üzerinde kesin bir üstünlük sağlar. Şalvarlı, kıllı, beyaz atletli biri derhal eğitimsiz olurken (görünüş çok önemlidir), ‘eli yüzü düzgün insanların’ (kesinlikle tırnak içinde) eğitimli olduğu üzerine tartışmasız bir garanticilik vuku bulur. Namaz kılan öğrenciler için “eğitim şart,” diye yaygara koparanlar; darbe planları yapan kişiler için “eğitim” sözcüğünü akıllarına bile getirmezler. Eğitimin, bir hap gibi, verildiği anda direk mideye indiği ve özcü anlamda yararlı olduğu ön kabulü vardır çünkü. Eğitim alanlar, eğitim aldıkları anda bir basamak atlar ve eğitimsizlerden üstün durumuna geçerler.
Haliyle, “eğitim” göstergesi, bir gösterenden çok bir gösterilen işlevi görür bu ülkede. Mine Kırıkkanat gibi biri eğitimin çok önemli olduğunu söyler, fakat Cambridge’ten mezun olmuş bir türbanlı bayan onun için yine de eğitimsizdir. Liberal demokrat bir yazar için de eğitim çok önemlidir, fakat iyi eğitim almış Emre Kongar da, o açıdan, eğitimsizdir. Herkesin eğitimi kendinedir. Eğitimin şart olduğunun söylenmesi, söyleyen için bir gösterilen görevi görür ve gösterenin altından kayıp gider. Bir çiftçi için “eğitim şart”; çocuklarının okullara gitmesi ve kendine iyi bir iş edinmesi demekken, ideolojiye sahip kişiler için bu şiar kendi safında adam aramaktan öteye gitmez. Bir CHP’li “eğitim şart” dediğinde, bu, Abdullah Gül’ün eğitimsiz olduğunu gösterir, çünkü o zihniyetin eğitim konteksti içerisinde Gül ne kadar eğitim görmüşse görsün, karısının başında türban vardır.
Ayrıca eğitim denilen kavramın bir mezuniyet belgesine, isimlerin başlarına getirilen belli başlı kısaltmalara indirgendiği bir ülkede iş içinden çıkılmaz bir hengâmeye dönüşür. Üniversiteye gitmiş herkes bilir (tabii, bu cümle “bilenler” için). Orada eğitim olarak aldığınız şey, en fazla öğretimdir. Laik kesimin çok beğendiği öğrenci modelinin zihin dağarcığının bir avuç sözcükten oluşması insana kramplar yaşatır. Bizde mezun olmuşsanız eğer, size “okumuş/eğitimli” derler. Böyle bir ayrımda hep aklıma şu gelir: Üniversiteden arkadaşlarımın hemen hepsi darbe isterken ve demokrasiye sayıp söverken, daha ilkokulu bile bitirmemiş annem: “darbenin ne lanet bir şey olduğunu bu çocuklara hayat daha nasıl gösterecek?” diye her gün söylenmekte. Kürtlere hakları verilsin, demokrasi gelsin, herkes istediği gibi giyinsin isteyen bir kadın “eğitimsiz” olacak; içerisinde cunta olduğu resmi olarak belgelenen bir silahlı kuvvetlerden hesap sorulmasını isteyenlere; “orduyu yıpratamazsınız” veya “ordu bilmem nerenizi koruyor,” diyenler “eğitimli” olacak. Alper Görmüş yerel seçim öncesi buna değinmişti, oy verdiği köyden örnek vererek. Bu ülkenin bir eğitimli sorunu var… Sizce de doğru değil mi?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder