evet, bugün tim burton'ın "alice"ine gittim. kısaca söyleyeceğim şey şu: tim burton bu kadar büyük bir malzemeyi bu kadar berbat bir hale getirebildiğine göre olgunlaşma çağına giriyor demektir.
bugün hala özgün olduğu malum, hele zamanının çok ötesinde, inanılmaz bir yapıtı; bu kadar klasikleştirbilmek ancak bir terbiyecinin yapabileceği bir şeymiş gibi geliyor bana. sanki alice'in filme çekileceği duyurulduktan sonra tim burton filmin sansür grubuna dahil edilmiş ve filmi tüm arızalarından arındırıp rafine hale getirmiş. wonderland denilen yer ne harika'ya ne de bir diyar'a benziyor.
orası, hollywood'un yıllar önce kapağı attığı, kötülerin kafalarının uçurulması ve iyilerin kazanması sayesinde paraya para denmeyen bir yer, o kadar. tim burton'ın tek marjinal hamlesi (o da rezil bir anakronizm sosuna bulanmış şekilde) alice'in içinde yaşadığı topluma başkaldırabilmesi... alice'in mesajı buysa, tim burton kitabı neresiyle okumuş merak ediyorum doğrusu.
ayrıca masalların gerçek olmasından sıkılmadılar mı? 21. yüzyılda 19. yüzyılda yazılmış bir kitaptan uyarlanan bir film hala "bunlar masal değil, gerçek" diyorsa, eh, kimin masal olduğu konusunda doğrusu aklıma değişik fikirler geliyor. beyler bayanlar, dünya artık eski dünya değil. masallar hayalgücümüzü tavana vuran küçük çocuk oyuncakları da değiller artık. ayrıca, masallar gerçek değil de masal olarak kalınca ne oluyor? filmin verdiği ağır-sofistike mesaj mı zedeleniyor? "anaa, bu rüya değil, gerçekmiş" diyen bir filmden bu çağda özgün bir şeyler beklemek mümkün mü? tim burton, alice'e başkaldırma görevini bahşetmiş, Victoryen ıvırzıvırlarına pabuç bırakmıyor olsa gerek; iyi ama 21. yüzyılda kendi konumu pek de kendi alice'ine benzemiyor. çok daha "mainstream", çok daha bildik, sıradan ve hatta gerici duruyor burton.
bir de ismi "literary nonsense" olarak geçen bir kitabı bu kadar rasyonelleştirme çabası neyin nesidir allah aşkına? masallar mantığın, aklın, şunun bunun olmadığı; sebepsiz bir karnaval olamazlar mı? "alice" için 'saykıdelik bir uçuş' diyenler çok da haksız değiller. burton ise tüm bu masalı biçimli, şekilli, rasyonel hale getirmeden duramıyor adeta. hatta o kadar rasyonel hale geliyor ki, bir bakıyorsunuz kız çin'e gidiyor! kedinin gülüşünün bu kadar boktan tasvir edilmesi ise, duyduğum en büyük hınç heralde.
onun dışında, kızıl kraliçenin helena b. carter tarafından oynanışı yok mu! inanılır gibi değil. hayatımda gördüğüm en güzel kötü kahramanlardan biri. o kadar çok fazla beğendim ki, sadece onu izlemek istedim. en müthiş kötüler listeme böylece eric cartman'la beraber kızıl kraliçe de yerleşmiş oldu. hiçbir şey bu kadar müthiş olamaz. kızıl kraliçe posterleri alıp her yere yapıştırmak istiyorum şu an resmen.
bugün hala özgün olduğu malum, hele zamanının çok ötesinde, inanılmaz bir yapıtı; bu kadar klasikleştirbilmek ancak bir terbiyecinin yapabileceği bir şeymiş gibi geliyor bana. sanki alice'in filme çekileceği duyurulduktan sonra tim burton filmin sansür grubuna dahil edilmiş ve filmi tüm arızalarından arındırıp rafine hale getirmiş. wonderland denilen yer ne harika'ya ne de bir diyar'a benziyor.
orası, hollywood'un yıllar önce kapağı attığı, kötülerin kafalarının uçurulması ve iyilerin kazanması sayesinde paraya para denmeyen bir yer, o kadar. tim burton'ın tek marjinal hamlesi (o da rezil bir anakronizm sosuna bulanmış şekilde) alice'in içinde yaşadığı topluma başkaldırabilmesi... alice'in mesajı buysa, tim burton kitabı neresiyle okumuş merak ediyorum doğrusu.
ayrıca masalların gerçek olmasından sıkılmadılar mı? 21. yüzyılda 19. yüzyılda yazılmış bir kitaptan uyarlanan bir film hala "bunlar masal değil, gerçek" diyorsa, eh, kimin masal olduğu konusunda doğrusu aklıma değişik fikirler geliyor. beyler bayanlar, dünya artık eski dünya değil. masallar hayalgücümüzü tavana vuran küçük çocuk oyuncakları da değiller artık. ayrıca, masallar gerçek değil de masal olarak kalınca ne oluyor? filmin verdiği ağır-sofistike mesaj mı zedeleniyor? "anaa, bu rüya değil, gerçekmiş" diyen bir filmden bu çağda özgün bir şeyler beklemek mümkün mü? tim burton, alice'e başkaldırma görevini bahşetmiş, Victoryen ıvırzıvırlarına pabuç bırakmıyor olsa gerek; iyi ama 21. yüzyılda kendi konumu pek de kendi alice'ine benzemiyor. çok daha "mainstream", çok daha bildik, sıradan ve hatta gerici duruyor burton.
bir de ismi "literary nonsense" olarak geçen bir kitabı bu kadar rasyonelleştirme çabası neyin nesidir allah aşkına? masallar mantığın, aklın, şunun bunun olmadığı; sebepsiz bir karnaval olamazlar mı? "alice" için 'saykıdelik bir uçuş' diyenler çok da haksız değiller. burton ise tüm bu masalı biçimli, şekilli, rasyonel hale getirmeden duramıyor adeta. hatta o kadar rasyonel hale geliyor ki, bir bakıyorsunuz kız çin'e gidiyor! kedinin gülüşünün bu kadar boktan tasvir edilmesi ise, duyduğum en büyük hınç heralde.
onun dışında, kızıl kraliçenin helena b. carter tarafından oynanışı yok mu! inanılır gibi değil. hayatımda gördüğüm en güzel kötü kahramanlardan biri. o kadar çok fazla beğendim ki, sadece onu izlemek istedim. en müthiş kötüler listeme böylece eric cartman'la beraber kızıl kraliçe de yerleşmiş oldu. hiçbir şey bu kadar müthiş olamaz. kızıl kraliçe posterleri alıp her yere yapıştırmak istiyorum şu an resmen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder