şunu anlamakta zorluk çekiyorum: cem yılmaz'ın filmleri üzerine denilen hiçbir şeyi doğru bulmadım şimdiye kadar. Gora küfürle güldürüyor. hayır efendim, sen ota boka gülüyorsun. cem yılmaz'dan başkası güldürmüyor. hem yalan, hem de ne olmuş yani sadece o güldürürse. arog'da gönderme manyağı olmuş, izleyiciyi küçümsemiş. e ama sen de iki film izledikten sonra kendini bir halt sanıyorsun. yahşi batı -bu sefer- eskisi kadar komik değilmiş, ciddi bir filmmiş. izledim, alakası yok. diğer filmler ne kadar komikse bu film de o kadar komik. ben anlamıyorum. e gora'da çok küfür vardı. bu filmde yok mu? niye çok küfürden bahseden yok? ve gelelim asıl meseleye... film milliyetçiymiş...
aklıma alin taşçıyan'ın "üç maymun" eleştirisi geliyor: üç maymun'daki kadın karakter son derece aşağılık bir kişi olarak resmediliyormuş. filmde ölü çocuğu baba ile çocuk görüyorken anne göremiyormuş. anne, tam bir orospu olarak anlatıldığından taşçıyan'ın yorumu şuydu: "böylece nuri bilge'nin içindeki kadın düşmanlığı deşifre olmuş oluyor." işte bu cümle ve bu tarz yorum, 21. yüzyıl sanat dünyasında benim rezil bulduğum bir durum. ve buna benzer yığınla eleştiri okuyorum ben. iyi de, böyle düşününce hiçbirimiz ayyaş, çocuk pornocusu, orospu, katil birilerini anlatamayız. ne yani dexter'ın yazarları insanların ölmesinden zevk alan ve seri katilleri yücelten paranoyak şizofren hasta insanlar mı? hem, biz tamamen aşağılık bir orospuyu sırf aşağılık bir orospu olarak koyamayacak mıyız filmimize? "political correctness" sinemaların da içine etmeye devam ediyor yani.
bu anlamda da aklıma gelen ilk soru şu: bu ırkçı bir film... bu kadın düşmanı bir film... bu kemalist bir film... bu milliyetçi bir film... ee, ne olmuş? sizin için bir film milliyetçi diye puan kaybediyorsa kusura bakmayın ama daha çok yolunuz var demektir. çünkü bu görece daha hümanist filmlerin tamamen özcü bir şekilde beğenilmesini de sağlar (amelie, hayat güzeldir, pan'ın labirenti, avatar). iyi ama bunlar sinema değil, bunlar ideolojilerin yansımaları. avatar'dan çıktığınızda barış, insanlık, kardeşlik duygularıyla çıkıyorsunuz... peki, diyelim "nefes" kürtleri aşağılayan, onları özcü anlamda yamyam olarak gösteren bir film olsun. bu, benim sinemasal açıdan ilgileneceğim son şey olur. çünkü sinema, tamamen ideolojiden bağımsızdır. işte bu anlamda şuna da karşıyım: bu filmde çok küfür var! bu film aşırı pornografik! Bu film kadın düşmanı! bu filmde spermler havada uçuşuyor!... iyi ama, bunlar senin sorunların. bir filmde çok kan akıyor diye bir filmi eleştirmek bana komik geliyor, çünkü o film çok kanın aktığı bir film. ne yapalım? şimdi vizyona girecek bir film var. çocuk tecavüzlerine başka yerden bakan bir film: ya 12 yaşındaki küçük kız, yan komşusu bilmem ne beyle kendi rızasıyla yatmayı isterse?... hadi, buradan yakın. daha bunu duyar duymaz filmi sevmeyecek insanlar varsa, filmleri yargılamak nerede başlar nerede biter? bir film daha var. obezite sorunlu, zenci ve babasından hamile bir kızı anlatıyor film... müthiş istismar! ama durun bir bakalım, izleyelim, öyle değil mi?
yahşi batı için milliyetçi denmesi şöyle ilginç. iki türk amerika'ya gidiyor. bence bu temadan gayet milliyetçi bir film çıkar. hani, çıkmasın da ne yapsın? hatta elzem bu. anakronizm hatasına düşmeden, 1880'deki bir türk olduğunuzu varsayın. 2010'da hala müthiş milliyetçiliğimiz devam ederken, amerika'ya giden iki türk'ün türk olduklarını vurgulaması ve orada türk milliyetçiliği estirmesi normal değil mi? pars: kiraz operasyonu'ndaki tamamen saçma sapan bir türk kafatasçılığından bahsetmiyorum... bence bir film milliyetçi olabilir ve milliyetçi olmanın zeminini de hazırlamalıdır bu anlamda (şimdi bir askerlik filmi olan "nefes"in milliyetçi bir film olması kadar normal bir şey gelmiyor benim aklıma -ha, milliyetçidir değildir orası ayrı konu-). bu anlamda da yahşi batı'nın milliyetçi olması bana nefes almak kadar normal geliyor (tıpkı recep ivedik'in "elitleri" aşağılaması gibi. neticede başka bir pencereden bakarsanız, ivedik'in de bambaşka bir milliyetçilik sergilediğini görürsünüz).
normal geliyor gelmesine ama, asıl şaşırtıcı olan şey yahşi batı milliyetçi değil!!! garip olan bu. cem yılmaz ile ozan güven'in karşılıklı osmanlı olduklarını kanıtlamaya çalıştıkları o enfes sahnenin en sonunda ortaya "turkish lokum"un çıkmasının milliyetçilikle bir ilgisi olabilir mi? kızılderililer bunları soymaya geldiğinde cem yılmaz "abi siz de türkmüşsünüz" deyince bir kızılderili "ne türkü lan" diye cevap veriyor. kızılderilileri bile türk yapan türk milliyetçiliğiyle tam tersi alay etmek değil de nedir bu? "hacivat karagöz'ün bu oyunu en çok gülünen oyundur nesine gülmüyorsunuz amına koyim" dendiğinde bu türkleri yüceltmek amerikalıları aptal göstermek midir, yoksa tam tersi mi? bazı türklerin hoşuna gitmiştir elbette, meğer kolayı türkler bulmuş!!! kolanın türk icadı olduğu esprisi, "aslında her şeyi ilk biz keşfettik, sonra batı bizden çaldı" klişesinin bir bakıma taşak geçilmesi değil de ne? "bir apaçi ağlıyor" şiirini okuyan kız neyi çağrıştırıyor? şerif'in amerikan başkanına kızılderilileri göstererek "efendim biz etle tırnak gibiyiz" demesi bir yerlere laf sokma olabilir mi? şerifle yapılan yağlı güreş sahnesinde şerifin "50 yıl sonra göt kadar bir ülke olarak kalacaksınız" cümlesi üzerine "iyi o zaman sen de götüne kına yakarsın" demek hayli sıradan bir cevap değil mi? benim bildiğim türk milliyetçisi bu cümle üzerine şöyle bir cevap verirdi: "göt kadar bir ülke olarak kalabilir ama size de dünyayı dar ederiz" filan... hemen hiçbir sahnede böyle bir milliyetçi söyleme rastlanmıyor. macun sarılan çocuk "babam 20 yıl sonra amerikan mandasına gireceğinizi söylüyor" deyince verilen cevap şu: "siktir git, anana diyordur o amerikan mandası diye." tipik bir mahalle ağzı cevabı ve gayet milliyetçilikten uzak. kısacası bu filmin türk milliyetçisi olduğunu söylemek kadar saçma bir şey yok benim için.
ha film çok iyi mi, hayır. ben cem yılmaz'dan kovboy filmlerini yapısökümüne uğratmasını bekliyordum. sinemasını bence bu parodiye de ayırmalıydı (gora'da enfes şekilde yaptığı gibi). ama sadece doğu-batı meselesiyle kaldı iş. yolun ortasından geçen meşhur çalılık esprisinin western janrını gevşettiği malum ama bu tarz espriler hemen hemen hiç yoktu. ve her zamanki gibi çok skeçvari buldum filmi (nedense çok büyük bir sorun bu). kahkahadan geberdiğim, acayip eğlendiğim, vasat bir filmdi yahşi batı.
ama cem yılmaz, türk sinemasının ciddi ciddi yapı taşlarını hazırlıyor. bu adama 50 yıl sonra ne kadar teşekkür edersek az olacak. şahan ile ve recep ivediklerle karşılaştırılmasını çok üzücü buluyorum. filmleri karşılaştırıp yorum yapabiliriz elbette ama ortada koca bir "sinema" farkı olduğunu unutmamak lazım.
janet barış'ın yazısı -en azından bir kısmı- bence son derece doğru bu anlamda.
aklıma alin taşçıyan'ın "üç maymun" eleştirisi geliyor: üç maymun'daki kadın karakter son derece aşağılık bir kişi olarak resmediliyormuş. filmde ölü çocuğu baba ile çocuk görüyorken anne göremiyormuş. anne, tam bir orospu olarak anlatıldığından taşçıyan'ın yorumu şuydu: "böylece nuri bilge'nin içindeki kadın düşmanlığı deşifre olmuş oluyor." işte bu cümle ve bu tarz yorum, 21. yüzyıl sanat dünyasında benim rezil bulduğum bir durum. ve buna benzer yığınla eleştiri okuyorum ben. iyi de, böyle düşününce hiçbirimiz ayyaş, çocuk pornocusu, orospu, katil birilerini anlatamayız. ne yani dexter'ın yazarları insanların ölmesinden zevk alan ve seri katilleri yücelten paranoyak şizofren hasta insanlar mı? hem, biz tamamen aşağılık bir orospuyu sırf aşağılık bir orospu olarak koyamayacak mıyız filmimize? "political correctness" sinemaların da içine etmeye devam ediyor yani.
bu anlamda da aklıma gelen ilk soru şu: bu ırkçı bir film... bu kadın düşmanı bir film... bu kemalist bir film... bu milliyetçi bir film... ee, ne olmuş? sizin için bir film milliyetçi diye puan kaybediyorsa kusura bakmayın ama daha çok yolunuz var demektir. çünkü bu görece daha hümanist filmlerin tamamen özcü bir şekilde beğenilmesini de sağlar (amelie, hayat güzeldir, pan'ın labirenti, avatar). iyi ama bunlar sinema değil, bunlar ideolojilerin yansımaları. avatar'dan çıktığınızda barış, insanlık, kardeşlik duygularıyla çıkıyorsunuz... peki, diyelim "nefes" kürtleri aşağılayan, onları özcü anlamda yamyam olarak gösteren bir film olsun. bu, benim sinemasal açıdan ilgileneceğim son şey olur. çünkü sinema, tamamen ideolojiden bağımsızdır. işte bu anlamda şuna da karşıyım: bu filmde çok küfür var! bu film aşırı pornografik! Bu film kadın düşmanı! bu filmde spermler havada uçuşuyor!... iyi ama, bunlar senin sorunların. bir filmde çok kan akıyor diye bir filmi eleştirmek bana komik geliyor, çünkü o film çok kanın aktığı bir film. ne yapalım? şimdi vizyona girecek bir film var. çocuk tecavüzlerine başka yerden bakan bir film: ya 12 yaşındaki küçük kız, yan komşusu bilmem ne beyle kendi rızasıyla yatmayı isterse?... hadi, buradan yakın. daha bunu duyar duymaz filmi sevmeyecek insanlar varsa, filmleri yargılamak nerede başlar nerede biter? bir film daha var. obezite sorunlu, zenci ve babasından hamile bir kızı anlatıyor film... müthiş istismar! ama durun bir bakalım, izleyelim, öyle değil mi?
yahşi batı için milliyetçi denmesi şöyle ilginç. iki türk amerika'ya gidiyor. bence bu temadan gayet milliyetçi bir film çıkar. hani, çıkmasın da ne yapsın? hatta elzem bu. anakronizm hatasına düşmeden, 1880'deki bir türk olduğunuzu varsayın. 2010'da hala müthiş milliyetçiliğimiz devam ederken, amerika'ya giden iki türk'ün türk olduklarını vurgulaması ve orada türk milliyetçiliği estirmesi normal değil mi? pars: kiraz operasyonu'ndaki tamamen saçma sapan bir türk kafatasçılığından bahsetmiyorum... bence bir film milliyetçi olabilir ve milliyetçi olmanın zeminini de hazırlamalıdır bu anlamda (şimdi bir askerlik filmi olan "nefes"in milliyetçi bir film olması kadar normal bir şey gelmiyor benim aklıma -ha, milliyetçidir değildir orası ayrı konu-). bu anlamda da yahşi batı'nın milliyetçi olması bana nefes almak kadar normal geliyor (tıpkı recep ivedik'in "elitleri" aşağılaması gibi. neticede başka bir pencereden bakarsanız, ivedik'in de bambaşka bir milliyetçilik sergilediğini görürsünüz).
normal geliyor gelmesine ama, asıl şaşırtıcı olan şey yahşi batı milliyetçi değil!!! garip olan bu. cem yılmaz ile ozan güven'in karşılıklı osmanlı olduklarını kanıtlamaya çalıştıkları o enfes sahnenin en sonunda ortaya "turkish lokum"un çıkmasının milliyetçilikle bir ilgisi olabilir mi? kızılderililer bunları soymaya geldiğinde cem yılmaz "abi siz de türkmüşsünüz" deyince bir kızılderili "ne türkü lan" diye cevap veriyor. kızılderilileri bile türk yapan türk milliyetçiliğiyle tam tersi alay etmek değil de nedir bu? "hacivat karagöz'ün bu oyunu en çok gülünen oyundur nesine gülmüyorsunuz amına koyim" dendiğinde bu türkleri yüceltmek amerikalıları aptal göstermek midir, yoksa tam tersi mi? bazı türklerin hoşuna gitmiştir elbette, meğer kolayı türkler bulmuş!!! kolanın türk icadı olduğu esprisi, "aslında her şeyi ilk biz keşfettik, sonra batı bizden çaldı" klişesinin bir bakıma taşak geçilmesi değil de ne? "bir apaçi ağlıyor" şiirini okuyan kız neyi çağrıştırıyor? şerif'in amerikan başkanına kızılderilileri göstererek "efendim biz etle tırnak gibiyiz" demesi bir yerlere laf sokma olabilir mi? şerifle yapılan yağlı güreş sahnesinde şerifin "50 yıl sonra göt kadar bir ülke olarak kalacaksınız" cümlesi üzerine "iyi o zaman sen de götüne kına yakarsın" demek hayli sıradan bir cevap değil mi? benim bildiğim türk milliyetçisi bu cümle üzerine şöyle bir cevap verirdi: "göt kadar bir ülke olarak kalabilir ama size de dünyayı dar ederiz" filan... hemen hiçbir sahnede böyle bir milliyetçi söyleme rastlanmıyor. macun sarılan çocuk "babam 20 yıl sonra amerikan mandasına gireceğinizi söylüyor" deyince verilen cevap şu: "siktir git, anana diyordur o amerikan mandası diye." tipik bir mahalle ağzı cevabı ve gayet milliyetçilikten uzak. kısacası bu filmin türk milliyetçisi olduğunu söylemek kadar saçma bir şey yok benim için.
ha film çok iyi mi, hayır. ben cem yılmaz'dan kovboy filmlerini yapısökümüne uğratmasını bekliyordum. sinemasını bence bu parodiye de ayırmalıydı (gora'da enfes şekilde yaptığı gibi). ama sadece doğu-batı meselesiyle kaldı iş. yolun ortasından geçen meşhur çalılık esprisinin western janrını gevşettiği malum ama bu tarz espriler hemen hemen hiç yoktu. ve her zamanki gibi çok skeçvari buldum filmi (nedense çok büyük bir sorun bu). kahkahadan geberdiğim, acayip eğlendiğim, vasat bir filmdi yahşi batı.
ama cem yılmaz, türk sinemasının ciddi ciddi yapı taşlarını hazırlıyor. bu adama 50 yıl sonra ne kadar teşekkür edersek az olacak. şahan ile ve recep ivediklerle karşılaştırılmasını çok üzücü buluyorum. filmleri karşılaştırıp yorum yapabiliriz elbette ama ortada koca bir "sinema" farkı olduğunu unutmamak lazım.
janet barış'ın yazısı -en azından bir kısmı- bence son derece doğru bu anlamda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder