benjamin button'ı izledim. bir adam yaşlı doğup genç ölürse ne olur, diye bir fikir aklınıza geldiğinde bunun bir "fikir" olduğunu bilir ve biraz genişletirsiniz bunu. tamam ama, dersiniz, bu fikrin bir açılımı olmalı... değil mi? bir film "hayatta hiçbir şey tesadüf değildir," cümlesini öyle bir anlatır ki, bu fikir fikir olmanın ötesine geçer, size ulaşır, damarlarınıza siner. işte bu yüzden vardır zaten sanat denilen şey. hiçbir şeyin tesadüf olmadığı cümlesi, sanatsız ancak didaktik/politik bir cümle olur kalır. haliyle de, verilmesi gereken mesajlar, sanat olmadan, alt alta bir kağıda yazılıp kişilere verilse yerinde olur. "işaretler"e gidiyorsunuz, koltuğa oturuyorsunuz, görevli geliyor, elinize üzerinde "tesadüf yoktur" yazılı bir kağıt veriyor ve salondan ayrılıyorsunuz. olmaz değil mi? işte bu yüzden "yaşlı doğup genç ölmek" fikrini bir fikir olmaktan öteye taşımak zorundasınız. filmde bu fikir yok mu? var elbette.
"ölürken güneşin batışını izle."
"eğer şöyle şöyle şöyle şöyle olmasaydı, -dans etmeyi bilen- kadına araba çarpmazdı."
"hayat fanidir."
"bazılarını şimsek çarpar, bazıları düğme sever."
allah aşkına bir gariplik yok mu? bana kalırsa forrest gump'ın senaristi bu filmi forrest gump sanmış ya da başka bir şey yazamıyor (bu arada gump'ın konjonktürel bir altyapısı vardı, fikir okadar iyiydi ki, eminim 10 saatlik filmi 2 saate indirmişlerdir). gump'ta uçuşan tüy ne kadar anlamlıysa, burada uçan arı kuşu o kadar aptalca. gemiye atlayıp savaşa gitmek ve zort diye ölmek de bir o kadar yapay ve anlamsız. kadına araba çarpmadan önceki o 5dk.lık "böyle olmasaydı olmazdı" bölümüyse filme niye eklenmiş anlamak mümkün değil. tilda swinton'ınlı bölümler, keza, çıkarılıp atılsa ne olur? en genel soru: allah aşkına bu filmden hangi sahneyi atarsanz film anlamını kaybeder? cevap: her sahne. ortada yılmaz erdoğan'ın "organize işler"ini anımsatan ayan beyan zaafları olan bir film var. nasıl oluyor da bu film çılgınlar gibi çok iyi yıldızlar alabiliyor? Bu millet aklını mı oynatmış?
"ölürken güneşin batışını izle."
"eğer şöyle şöyle şöyle şöyle olmasaydı, -dans etmeyi bilen- kadına araba çarpmazdı."
"hayat fanidir."
"bazılarını şimsek çarpar, bazıları düğme sever."
allah aşkına bir gariplik yok mu? bana kalırsa forrest gump'ın senaristi bu filmi forrest gump sanmış ya da başka bir şey yazamıyor (bu arada gump'ın konjonktürel bir altyapısı vardı, fikir okadar iyiydi ki, eminim 10 saatlik filmi 2 saate indirmişlerdir). gump'ta uçuşan tüy ne kadar anlamlıysa, burada uçan arı kuşu o kadar aptalca. gemiye atlayıp savaşa gitmek ve zort diye ölmek de bir o kadar yapay ve anlamsız. kadına araba çarpmadan önceki o 5dk.lık "böyle olmasaydı olmazdı" bölümüyse filme niye eklenmiş anlamak mümkün değil. tilda swinton'ınlı bölümler, keza, çıkarılıp atılsa ne olur? en genel soru: allah aşkına bu filmden hangi sahneyi atarsanz film anlamını kaybeder? cevap: her sahne. ortada yılmaz erdoğan'ın "organize işler"ini anımsatan ayan beyan zaafları olan bir film var. nasıl oluyor da bu film çılgınlar gibi çok iyi yıldızlar alabiliyor? Bu millet aklını mı oynatmış?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder